Hep söylüyoruz: Bazen küçük adımlar, büyük bir fark yaratır. Yakın zamanda, Mersin’de çok özel bir buluşmanın parçası olduk: sahilde bir araya geldik, çöpleri topladık ve denize yeniden nefes aldırdık. Aras Kayretli’nin Takipçim Kadar Çöp Topluyorum hareketi, Çöpüne Sahip Çık Vakfı ve Hepsiburada ekibiyle plastik kirliliğine karşı farkındalık yaratmanın mutluluğunu yaşadık. Gönüllülerimize SuCo’larımızı hediye ederek hem gün boyu onları susuz bırakmadık hem de yeni bir plastik atık oluşturmadan farkındalığı büyüttük.
Doğaya dokunmak, birlikte hareket etmek, küçücük bir adımla kocaman bir fark yaratmak - bizi en çok mutlu eden şey bu! Bu etkinliğin ardından, bu deneyimi sahada yıllardır gözlemleyen Çöpüne Sahip Çık Vakfı Genel Müdürü Emrah Bilge ile kısa bir sohbet ettik.
Bu etkinlik sizin için ne ifade ediyor?
Çevre temizliği etkinliklerinin amacı yalnızca alanı temizlemek değil, bu alanı kullanan insanlarda ve toplumda farkındalık yaratmaktır. Bu yüzden genellikle insanların yoğun olarak bulunduğu yerleri tercih ediyoruz. Bu etkinlikleri “sorumsuzların attığını, sorumluların toplaması” olarak görmemek gerekiyor çünkü her durumda, bu alanlar kısa süre sonra yeniden kirli hale gelebiliyor. Ancak etkinlik sırasında oluşan görünürlük ve yapılan iletişim çalışmalarının toplumsal farkındalığa önemli katkı sağladığını düşünüyoruz.
Bu tarz farkındalık projelerinin uzun vadede nasıl bir değişim yaratabileceğini düşünüyorsunuz?
Toplumsal farkındalık geliştirmek, hangi konuda olursa olsun zaman gerektiren bir süreç. Bugün bir etkinlik yapınca, yarın değişim beklemek gerçekçi değil. Toplumsal değişim ve dönüşüm, net bir mesajın sabırla, uzun süre ve tekrar tekrar verilmesiyle, değişimin mümkün olduğunun somut örneklerle gösterilmesiyle gerçekleşir. Bugün yaptığımız farkındalık ve eğitim çalışmalarının etkisini görmek için çalışmaya ve sabırla geleceği beklemek gerekiyor. Bir sonraki kuşakta bu konularda ilerleme göreceğimizden kuşkumuz yok.
Mersin sahillerinde plastik kirliliğini gözlemlediğinizde sizi en çok ne düşündürüyor?
Kirlilik - özellikle plastik kirliliği - yalnızca Mersin sahillerine değil, tüm dünyaya özgü ciddi bir sorun. Maalesef, başta plastiklerin neden olduğu olmak üzere, ciddi bir atık ve kirlilik sorunu yaşıyoruz. Tek kullanımlık ürünlerin yaygınlaşmasıyla bu kirliliğin katlanarak arttığını gözlemliyoruz ve buna, pandeminin yarattığı hijyen kaygısı da etkili oldu. Bugün her zamankinden çok daha fazla tek kullanımlık plastik üretiyor ve tüketiyoruz.
Sahiller özelinde en büyük problem, yanımıza getirdiklerimizi geri götürmeyi öğrenmemiş olmamız. Binlerce kilometrelik sahillerimize her yüz metreye çöp kutusu koymak mümkün değil. Bir yere giderken ne götürüyorsak aynı şekilde atıklarımızı da yanımıza alıp arkamızda hiçbir şey bırakmamayı öğrenmemiz gerekiyor. Bunun başka bir çözümü yok.
Tek kullanımlık plastiklerle mücadelede sahadan edindiğiniz en önemli tecrübe nedir? Bu atıkların sahillerdeki tehdidi ve toplumda farkındalık yaratmanın önemi hakkında neler söylersiniz?
Atık sorunumuzun büyük kısmını tek kullanımlık ürünler, onların da neredeyse tamamını plastikler oluşturuyor. Bu plastikler doğaya bırakıldığında çoğunlukla denizlere ve göllere ulaşıyor. Bu atıklar zaman içinde doğa koşullarının etkisiyle parçalanarak gözle görülmeyecek kadar küçülüyor ve mikroplastiklere dönüşüyor. Yapılan son araştırmalar, mikroplastiklerin artık tüm ekosistemlerde yoğun biçimde bulunduğunu gösteriyor. Tükettiğimiz gıdalardan içtiğimiz suya, hatta soluduğumuz havaya kadar her şey mikroplastiklerle dolu. Bu “mikro kirlilik” giderek artıyor ve yalnızca doğayı değil, doğrudan bizim sağlığımızı da tehdit ediyor. Dolayısıyla tehdit altında olan doğanın, kıyıların ya da denizlerin sağlığından öte kendi sağlığımız.
Daha temiz sahiller ve daha yaşanabilir bir dünya için bireylere ve kurumlara düşen sorumluluk sizce neler?
Her şeyden önce atık sorununun köküne inmeli, birkaç adım geri giderek tüketim alışkanlıklarımızı gözden geçirmeliyiz. Tüketim çılgınlığına kapıldıkça, yarattığımız atık ne geri dönüşümle ne de başka bir yöntemle çözülemeyecek hale gelecek.
İlk adım, ihtiyacımız olan şeyleri yalnızca ihtiyacımız kadar tüketmek ve tek kullanımlık ürünleri hayatımızdan çıkarmak olmalı. Kullan-at kültürünü reddettiğimizde atık sorununda büyük bir yol kat etmiş olacağız.
Ardından geri dönüşümle atıkları ayrı toplayıp yeniden değerlendirmek gerekiyor. Tek bir kişi olarak etkimizin az olduğunu asla düşünmemeliyiz. 8 milyar insanın her biri kendi yaşamında değişim başlatabilir. Dünyanın değişimi bireylerin değişiminden başlar, dolayısıyla hemen, bugün hayatımızı dönüştürerek başlamalıyız.
Yorum yazın
Tüm yorumlar yayınlanmadan önce incelenir.
Bu site hCaptcha ile korunuyor. Ayrıca bu site için hCaptcha Gizlilik Politikası ve Hizmet Şartları geçerlidir.